ATATÜRK’ÜN EKONOMİ GÖRÜŞÜ

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Atatürk Mersin’e gitmişti. Mersin’in sahil boyundaki güzel binaları dikkatini çekmişti.
Yandakilerine teker teker bu güzel binaları göstererek sordu:
-Bu binalar kimindir?
-Bu bina Jorj Konstantinidis’in öteki bina Mösyö Jerfini’nin diğer bina ise ihracatçı Mişel’in
O sırada Atatürk’ün gözü kendisini karşılamak üzere kaldırımın üzerinde toplanan halkın arasında beyaz sakallı ihtiyar bir Mersinli’ye ilişti.
Yanına yaklaşarak;
-Baba dedi. Bu misafirler sizin Mersin’in en güzel binalarında otururken sen neredeydin?
İhtiyar gözünü kırpmadan şu cevabı verdi.
-Yemen’de askerlik yapıyordum paşam dedi.
Bu cevap Atatürk’ü çok düşündürmüştü. Ankara’ya döndükten sonra arkadaşlarına muhtelif vesilelerle bu hikayeyi anlatmıştı.
Bu olay üzerine İzmir’de yapılan İktisat Kongresinde Atatürk düşüncelerini şöyle açıklamıştı.
“Bu vatan, çocuklarımız ve torunlarımız için cennet yapılmaya layıktır. Buda iktisadi faaliyetlerle kabildir. Yeni Türkiye devleti temellerini süngü ile değil süngünün dahi istinat ettiği iktisadiyatla kuracaktır. Bu devlet cihangir bir devlet olmayacaktır. Fakat yeni Türkiye devleti iktisadi bir devlet olacaktır.
İktisadi faaliyetlerini istinat ettireceğimiz esaslar her türlü vukuatla beraber, bilhassa doğrudan doğruya memleketimizin topraklarını koklayarak, bu topraklarda bizzat çalışan insanların sözlerini işiterek tespit olunacaktır. Millî hakimiyet iktisadi hakimiyetle tarsin edilmelidir.
Bunun üzerine köylüyü ezen aşar kaldırıldı. Mültezim tarihe karıştı. Üreticiyi himayeyi ihracatı himaye ve onu da milli sanayi ile işçiyi himaye esası artık belirginleşmişti.
Neticede Türkiye Cumhuriyetinin iktisadi siyasetteki ana esası şöyle belirlenmişti.
“Milli mal olarak dışarıya sattığımızdan fazlasını dışarıdan almak” yani sattığımız kadar mal almak ve bu suretle kazançtan fazla masrafa meydan vermemek.
Milli siyasette ise düstur şuydu: “iradi masrafına müsavi mütevazin bütçe kurmak, devlet gelirini iyi hesap edip masrafı da ona uydurmak ve onu da geçirmemek’’
Bu iki düsturun Türk dilinde Atasözü ile ifadesi kendi yağımızla kavrulmak yabancıya muhtaç olmamaktır.
İsmet İnönü Lozan’dan döndükten sonra Atatürk’e Lozan Konferansındaki intibalarını şöyle açıklıyordu.
-Lozan Üniversitesinin merasim salonunu terk ediyorduk. Kapıdan tam çıkarken Lord Gürzon bana ‘’bu anlaşmada istediğinizi aldınız ancak hiç düşünmediniz mi bundan sonra ne yapmak isterseniz yine bizlere muhtaç olacaksınız’’ dedikten sonra başparmağı ile işaret parmağını birkaç defa birbirine sürttükten sonra’’ işte o zaman parayı verirken şimdi kazandıklarınızı bizlere iadeye mecbur kalacaksınız’’ dedi.
İşte Atatürk o günden itibaren ölümüne kadar müteaddit defalar “mecbur kalmadıkça yabancı istikrazına başvurmamalıyız” dediği hatırlanacak olursa yüce Atatürk’ün ‘’iradi masrafına müsavi mütevazin bütçe kurmalıyız ve milli mal olarak dışarıya sattığımızda fazlasını almamalıyız’’ görüşünü dikkate aldığımızda hangi tehlikeyi işaret etmiş olduğunu bugün anlamakta güçlük çekmeyiz.
Bugün bizi yönetmeye soyunanlar yüce Atatürk’ün bu görüşlerini her zaman dikkate almalarını temenni ederiz.
Kaynakça: Hikmet Bil Atatürk’ün Sofrasında
Ekicigil yayınları:1 İstanbul
 

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Mahmutlar Haber, En Güncel Haberler, Son Dakika - MahmutlarPost ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!