HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ MÜ, MÜSTEŞARIN ÜSTÜNLÜĞÜ MÜ?

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Aslında ülke gündemine yönelik yazı yazmayı sevmiyorum. Mahmutlar gibi küçük bir beldede mütevazı bir yerel gazetesinin, en arka sayfalarında unutulmuş bir yazarın, memleket meselelerine yönelik “kerameti kendinden menkul” ahkâm kesmeleri, kimi ırgalar? Gelin görün ki Türkiye’de tuhaf, akla, mantığa sığmaz işler oluyor. İster istemez yazacağız…
MUALLA OH NE ALA…
“Öyle cicim gidiyorduk ki, demokrasi, ekonomi, idare tıkır tıkır… Arada bozgunculuk edebilecek, suyu bulandıracak münafıkları da Silivri’ye tıkmıştık. Hiç kimse bizim eşeğimize “çüüüş”, tavuğumuza “kııış” demiyor-diyemiyordu. İçerde şeir-i düzene hasret “dindar gençlik” yetiştirmek için kolları sıvamış, Mısır’a laiklik tavsiyesi, Tunus ve Libya’da büyük abi pozlarına girmiş; Esat’a “Men dakka dukka (eden bulur)” demiş idik… Şimdi ne oldu da böyle bir anda karizmayı çizdirdik?” Şeklinde düşünen AKP’li tosunlara bir iki laf etmezsem kalemimden utanırım.
Sene 1995 “Medreseyi Yusufiye”, diğer adı “Taş Mektep”deyiz. Bir gurup getirdiler bizim koğuşa. Bu yeni gelen arkadaşlar cübbeli şalvarlı sakallı adamlardı. Görünümleri orada bulunan arkadaşlardan hiç birimize benzemiyordu. Bu arkadaşlar liderliğini Salih Mirzabeyoğlu’nun yaptığı ve islami bir yönetim kurmak için mücadele eden İBDA-C örgütündenmiş. Bu sakallı cübbeli arkadaşlardan çok şey öğrendim. Özellikle biri vardı ki onun bana söylediği sözü ömrümün sonuna kadar unutmayacağım. Yer hapishane olunca haliyle kanun racon oluyor. Raco’nun kara kaplı kitabı da ağır yazar… Bulunduğumuz mekânın kendi koşullarından kaynaklanan bir zalimliğime şahit olan İBDA-C’li arkadaşlardan biri “Sen hangi hesabı yaparsan yap, unutma, bir de Allah’ın hesabı var!” demişti. Ben bu büyük sözü o gün bugündür unutmadım, sanırım ömrümün sonuna kadar da unutmayacağım. Şimdi buradan AKP’li kurnazlara hatırlatmak isterim: “Siz hangi hesabı yaparsanız yapın, bir de Allah’ın hesabı var!”
HÜKÜMETİN EFSUNU BOZULMUŞTUR.
Türkiye son iki haftaya Odatv internet stesinin Genel Yayın Yönetmeni Barış Pehlivan ve Haber Müdürü Barış Terkoğlu’nun birlikte kaleme aldığı “Sızıntı/Wikileaks’te Ünlü Türkler” isimli kitabın kopardığı fırtınayla çalkalanıyordu. Bu hükümetin muhaliflerine, gazetecilere ve askere kurduğu kumpası ABD büyükelçiliği her aşamasıyla başkentlerine aktarmış. Belgeler Wikileaks’e sızınca biz de dönen dümenin ne olduğunu görmüş oluyoruz. Ortaya çıkan belgelere göre bizim polis teşkilatı ABD’li uzmanlara her aşamada bilgi vermiş. Bu bilgi verme işini o kadar abartmışlar ki dönemin genelkurmay başkanının kızının özel görüntüleri de ABD’li yetkililere verilmiş. Hatta basına yansıyan iddialara göre meşhur “Dolmabahçe Görüşmesi”nde Yaşar Büyükanıt’a kızının özel görüntüleriyle şantaj yapılmış. Bütün bu iddialar hükümet yetkilileri tarafından ret edile dursun; esas kıyamet İstanbul Beşiktaş Adliyesi’nde koptu. Özel yetkili savcı mevcut MİT Müsteşarı ve dört MİT görevlisini “sanık” olarak ifadeye çağırdı. Suçlama yenilir yutulur gibi değildi. Olacak ya başbakanımız aynı saatlerde ameliyat masasına yatmıştı. Kanser tedavisi gören biri olarak hastalığın ne olduğunu en çok ben bilirim. Sayın başbakana geçmiş olsun diyoruz ama hastalığını bu ağır gündeme denk getirmesi büyük bir başarı. Bir haftadan beri kendisinden bir tek söz işitmiyoruz.
Hatırlarsanız seçim döneminde MHP lideri Devlet Bahçeli “bazı devlet görevlilerinin başbakanın isteğiyle PKK’nin İmralı’daki elebaşı ve yurt dışında yaşayan yöneticileriyle resmi olarak görüştüğünü” iddia etmişti. O dönemde başbakan MHP lideri Bahçeli’ye çok ağır bir karşılık vermiş “ıspat edemeyen şerefsizdir” demişti. İşte özel yetkili savcının iddiasıyla Devlet Bahçeli iddiasını resmi olarak ıspat etmiş oldu. Savcıya göre MİT PKK’yi ve KCK’yi organize ediyor, yönetiyor, yönlendiriyor. Eylemlerde destek veriyor ya da göz yumuyor. Aynı savcı basına yaptığı açıklamada suçlamalar için elinde yeteri kadar delil olduğunu söylüyor
TOPAL ÖRDEK HÜKÜMETİ
MİT’in bugün başında bulunan şahsın Oslo’da PKK’ yöneticileri ile üçüncü bir ülkenin arabuluculuğunda imzaladığı metin de basına yansıdı. Bu belge, görüşmede arabulucu ülkenin devlet arşivine alınmış durumda. Yarın bu hükümet gitse bile, arabulucu ülkenin arşivindeki bu belge ülkemizin ve milletimizin önüne konarak, “bu belgedeki imzanın gereğini yapın” denecektir. Peki, öyle de bizim başbakanı temsilen PKK’lilerle görüşen devlet görevlimiz hangi belgeye imza atmış:
1. Yeni Anayasa ile özerk Kürdistan’ın kurulmasının önünün açılması,
2. Özerk Kürdistan’da, polis teşkilatı görevinin PKK tarafından üstlenilmesi,
3. NATO veya BM silahlı güçlerinin, Özerk Kürdistan’a yerleşmesi için uygun zeminin hazırlanması,
4. Abdullah ÖCALAN’ın cezasının önce ev hapsine dönüştürülmesi, sonraki aşamada tamamen serbest bırakılması,
5. Özerk Kürdistan dışında (Türkiye’de) kalan Kürtler’in güvenliğinin sağlanması için, tüm emniyet önlemlerinin etkili şekilde alınması,
6. Sürece müdahil olacak ya da süreci güçleştirecek milliyetçi (Türk) unsurların kontrolü; gerekirse gözaltına alınması, tutuklanması ve sair önlemler,
7. Sürece müdahil olacak askeri karar ve harekat mekanizmalarının etkisizleştirilmesi için, istihbari operasyonlar yapılması,
8. Özerk Kürdistan vilayetleri belediyelerinin ekonomik bağımsızlığının taahhüdü,
9. Özerk Kürdistan’da AB, AB ülkeleri ve ABD ile temsilcilik bazında diplomasi köprüsünün kurulması için, MİT’deki uzman ekiplerden faydalanılması…
Böyle bir belgeye “başbakanı temsilen” imza atan görevliyi özel yetkili savcı çağırdı. Hükümet bu şahsı korumak ve yasadan kaçırmak için parlamentodan yasa çıkarıyor. Başbakanın her konuşmasında diline pelesenk ettiği “üstünlerin hukukundan, hukukun üstünlüğüne bu şekilde geçecek isek, yandık…

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Mahmutlar Haber, En Güncel Haberler, Son Dakika - MahmutlarPost ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!