KARA TAHTA, AKILLI TAHTA, ÖĞRETMEN FATMA

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

sudiSizler Çarşamba günü okuyacaksınız bu makaleyi ama ben Cuma sabahı yazıyorum, bugün öğretmenler günü.
Yumurtanın akı köpürene dek bir kap içinde çırpılır, soba isi ince bir tülbentten içinde tortu kalmayana dek elenir, o simsiyah is yumurta akıyla kek hamuru gibi çırpılırdı.
Sonrası bir fırça yardımıyla yazı tahtası boyanır ve beyaz tebeşirin marifetlerine açık hale getirilirdi.
1960’lı yılları sonların doğru tanıştım kara tahtayla, sol üst köşeye der, sağ üst köşeye o günkü tarih ve öğretmeni bekleyene dek sınıfta konuşup gürültü çıkaranlar yukarıdan aşağıya sıralanırdı.
Çok değişik derslerimiz vardı mesela hayvancılık, et ve süt ineğinin farkını o yıllarda biliyorduk.
Tavukçuluk, arıcılık ve tarım dersleri: Ligorin cinsi tavukları, Aniko cinsi tavukları öğrenmiştik. Arıcılık önemliydi elbette ama sadece bu değil mesela doğru akımı, alternatif akımı ve basit devreleri biliyorduk.
Önce harf ezberlemeyi, sonra fişlerle kelime okumayı, fişleri keserek heceleri öğrenmiştik. Andımızı sabahları, İstiklal Marşımızı ise haftanın ilk ve son günü okurduk.
Aslında “Gomonist yetiştiriliyor” gerekçesiyle ABD tarafından kapattırılan Köy Enstitülerinin çakması bir eğitimimiz vardı ama başarılıydı.
Dünyada ki hemen tüm ülkelerin başkentlerini, büyük ırmak ve nehirleri, dağları, gölleri öğretirlerdi Öğretmenlerimiz. Kah Demirel, kah Ecevit iktidar olurdu ama bu ne eğitim sistemine ne de bizlere yansırdı.
Mesela öğretmenlerimizin ağzından tek kelime siyasi içerikli cümle duymazdık çünkü onlar “Devlet Memuruydu” Değil midir ki ‘Devlet başka, siyaset başka?’ Baba yarısı, anne yarısı gibiydi öğretmenlerimiz.
Mesela İlkokul birinci sınıfta Munise Hanıma teslim edildim, iki sene sonra Munise Hanım gidince sınıfta yaşanan matem havasını hiç unutmam ve sonrasında ellerinden öptüğüm İbrahim Altunkuş hocamız geldi, Çok kibar, romantik biriydi güzel mandolin çalardı.
Müzik derslerinde beni kaldırır ve “Sevemedim karagözlüm, Bir fincan kahve olsam” şarkılarını söyletirdi.
12 Eylül’le birlikte eğitim sistemi sistematik olarak değiştirilmeye başlandı.
Nasıl ki Köy Enstütüleri kapatılınca yerine daha iyi bir model koyamamışsak sonraki değişimler de hep kötüye doğru gitti.
Mesela son 15 yılda beş kez değişti emin olun gelecek dönemde yine değişecek.
Fabrika ayarları değiştikçe seviye düştü, Sokak röportajlarında gençlere sorulan sorulara ve verilen cevaplara bir göz atın anlarsınız.
Tahtanın aklına değil, çocuklarımızın aklına ihtiyacımız var.
Bizim dönemimizin bir tık öncesinde ki bir sistemle eğitim veren tek bir okul var ülkemizde. Aslında okul dememek lazım, modern bir Köy Enstitüsü hatta ‘örnek bir proje’ olarak eğitim veriyor.
Yetişkin olduklarında hayatlarını kolaylaştıracak ne varsa o öğretiliyor çocuklara.
Tarım, tiyatro, ev ekonomisi, müzik ve aklınıza gelen her türlü sosyal proje atölyeleri, Açıkhava kütüphanesi, unutulmaya yüz tutan geleneksel sanatlar dahil bir ilköğretim okulu değil de ilköğretim fakültesi olarak eğitim veriyor.
Mahmutlar Kılıçarslan İlköğretim Fakültesini takdimimdir. Sevgili Fatma Ayan öğretmenim sizi ve değerli eşinizi canı gönülden kutluyorum.
“Keşke” diyorum, sizin gibi kıyıda köşede çok başarılı işler yapan öğretmenlerimize daha çok rastlayabilsek.
Öğretmenler gününüzü değil, öğretmenliğe sıfat kazandıran gayretlerinizi, emeklerinizi ve o güzel yüreğinizi kutluyorum..

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Mahmutlar Haber, En Güncel Haberler, Son Dakika - MahmutlarPost ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!