SİYASAL ANLAMDA LAİKLİĞİN BAŞLANGICI

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Demokrasi ile yönetilen toplumlarda laiklik her zaman ön planda tutulur.
Çünkü laiklik olmadan demokrasiden söz edilemez.
Bu durumu çok iyi bilen Atatürk laikliğin topluma kazandırılması için 1924 Anayasasında yer alan ve 10 Nisan 1928 tarihinde yürürlüğe giren ” Türkiye Devletinin dini İslamdır, resmi dili Türkçe’dir, başkenti Ankara şehridir “şeklinde olan 2. maddesi” Türkiye Devletinin resmi dili Türkçe’dir, başkenti Ankara şehridir” şeklinde değiştirilmiştir.
Yapılan bu değişiklikler Türkiye Cumhuriyeti Devletinin siyasal anlamda laikleşmesini de sağlıyordu.
Çünkü ulusal egemenliğin gerçekleşmesini sağlayan ileri devlet şeklinin laik ve demokratik Cumhuriyet olduğunu bu yüzden laik devlet ilkesine aykırı bölümlerin de anayasadan çıkarılmasının gerekli olduğuna karar verilmişti.
Açıklanan bu gerekçeye göre din – devlet ayrılığı, dinsizliğin desteklenmesi değil dinin yöneticiler elinde araç olmaktan kurtarılmasıydı.
Böylece laiklik Cumhuriyet Türkiyesi’nin siyasal programının temel unsurlarından birini oluşturmuştu.
Bu durum siyasal anlamda, laiklik politikasının toplum üzerinde yerleşmesinin başlangıcı olup, bu politikanın ana amacı bir yönde din işleri ile toplum düzeninin kesin olarak birbirinden ayrılması, öte yandan da dinsel inançlara baskı yapmadan dinin kişilerin iç dünyalarından dışarı taşmayan inançların bir bütün olarak görülmesiydi.
Bu amaçla din hizmetleri tümden devlet hizmetlerinden ayrılmamış ve bu hizmetler Diyanet İşleri Başkanlığına verilmiştir.
Ancak çok partili hayata geçtikten sonra laiklik ilkesinden ödün verilmeye başlanmıştır.
Esasında laiklik demokrasinin temel kuralıdır. Laiklik olmadan demokrasi de olmaz.
Bu kurala önem vermeyen siyasetçiler “kutsal dinimizi” kendi çıkarları doğrultusunda kullanarak politik hayatlarına 65 yıldan bu yana devam ettikleri görülmektedir.
Atatürk kutsal dinimizi kendi çıkarları doğrultusunda kullananlara karşı 92 yıl önce şöyle demişti” …tarihimizi okuyunuz, dinleyiniz..görürsünüz ki milleti mahveden, esir eden, harap eden fenalıklar hep din kisvesi altındaki küfür ve melanetten gelmiştir. Onlar her türlü hareketi dinle karıştırdılar. Halbuki elhamdülillah hepimiz müslümanız, hepimiz dindarız, artık bizim dinin icabatını öğrenmek için şundan, bundan, derse ve akıl hocalığına ihtiyacımız yoktur. Analarımızın, babalarımızın kucaklarında verdikleri dersler bile bize dinimizin esasatını anlatmaya kafidirler…”
Atatürk’ün şubat 1923′ te söylediği bu görüşlerin günümüz siyasetçilerine ders verir mahiyetinde olmasını dileriz.
 

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Mahmutlar Haber, En Güncel Haberler, Son Dakika - MahmutlarPost ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!