TÜRK TİPİ YÖNETİM VE YÖNETİCİLER (2)

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Ulusların düşünce tarzları, yaşam biçimiyle orantılıdır. Düşünceleri doğrultusunda o ulus akıl ve bilimi esas alırsa düşünce ufku daha geniş olur ve olaylara bakış açısında akılcılık ilkesi öne çıkar.
Bu ilkenin o toplumda oluşması toplumun gelişme düzeyine üretken olmasına üretken olması da toplumun eğitime, bilime, kültüre ve sanata verdiği öneme bağlıdır.
Bu görüşten hareketle Cumhuriyetin ilanından günümüze kadar olan zamanda bilimsel yönetime fazla önem verilmediği için çağdaş bir personel rejiminden yoksun olduğumuz buna bağlı olarak iyi yetişmiş personel sayısının az olduğu bu durumda da kamu yönetiminin verimliliğini olumsuz yönde etkileyeceği görülecektir.
Bu konuyu daha önce Mahmutlar Post gazetesinde dile getirmiştim. Konunun önemi nedeniyle yinelemekte fayda görmekteyim.
Öte yandan OECD tarafından ülkelerin iş yapma tarzları hakkında gerek özel sektör gerekse kamu sektöründe çalışan yöneticilerle görüşülerek hazırlanan rapora göre Türk yöneticilerini; “Çatışmacı, stratejik düşünmeyi ve ekip çalışmasını bilmeyen, mükemmel tarif edilebilen ancak karmaşık durumlarda karar veremeyen, analitik düşünme yeteneğinden yoksun kişiler’’ olarak tanımlamışlardır.
Bunun yanında Türk’lere özgü alaturka düşünüş ve davranış tarzları üzerinde Dr.Murat Toktamışoğlu’nun gözlemlerine dayanarak yaptığı araştırmada ilginç sonuçlar elde etmiştir.
Bu sonuçlara göre Türk toplumu çoğu zaman özgüven eksikliği nedeniyle olduğu gibi görünmek yerine, olmak istediği gibi görünüyor. Bunun nedenini de şöyle açıklıyor. “Toplum olarak sanki kendimizden kaçıyoruz. Yabancı toplumların bizi kendilerinden ayırmak için kullandıkları alaturka söylemini de çok benimsedik. Bunu çoğunlukla birbirimizi aşağılamak için kullandık. Alaturka, bize özgülüğü, Türk’e özgünlüğü ifade eden bir yaşam, düşünüş ve düşünmeme, Günü yaşama, kolaycılık, taklitçilik, laubalilik, disiplinsizlik, rasgelecilik olarak çıkıyor. Fakat değişiyor ve dönüşüyoruz. Artık bizler kendi içimizde bazı şeyleri tanımlarken bizim dışımızda geri kalmışlığı alaturkalık olarak tanımlıyor ve başkalarını küçümsüyoruz.”
Yine aynı çalışmada Türk Tipi Yönetim ve yöneticilerin olumsuz sayılabilecek davranış biçimlerini şöyle sıralamış. Hızlı başlayıp daha sonra işi yavaşlatma eğilimindeyiz… Mazeret ve bahane üretme konusunda üstümüze yok… Statükocuyuz yeniliğe dirençliyiz değişimi sevmiyor, çekiniyor hatta korkuyoruz… Eleştirilmeyi sevmiyor fakat sık sık eleştiriyoruz… Kısa vadede çözüm ve yaklaşımları tercih ediyor bu uygulama ile uzun vadeli daha büyük sorunlar yaratıyoruz… Teorik düşünmeyi sevmiyor, teoriden yola çıkmayan pratik yaklaşımlarla işin kolayına kaçıyoruz… Uzmanlıktan çok çevredekilerine göre karar alıyoruz… Merkeziyetçi ve mevzuatçıyız… Kolay vazgeçiyoruz… Çekingeniz… İletişimden anladığımıza göre sadece konuşmak, dinlemeyi bilmiyoruz… Anlaşılamamanın yanlış anlaşılanın hep biz olduğumuz ve karşımızdakilerin bizi anlamadıklarını düşünüyoruz… Çekişmeyi itişip kakışmayı seviyoruz… Pasifist davranıyoruz… Biz yerine benleri öne çıkarıyoruz.
Verilen bu örneklerin oluşmasında, düşünce tarzımızın yaşam tarzına dönüşmesindeki etkisi büyüktür. Yaşam tarzımızın henüz gelenekçi bir yapıdan kurtulamadığını söyleyebiliriz.
Konu üzerinde bir değerlendirme yaparsak açıklanan bu görüşlere katılmamak elde değil. Toplum olarak bilimsel yönetimin varlığını ve önemini henüz kavramış değiliz. Bugün çağdaş ülkeler bile yönetimin verimliliği üzerinde durdukları ve arttırılmasına dair çareler aradıkları görülmektedir.
SONUÇ
Bilimsel yönetim ve yöneticilerin yetiştirilmesi konusunda zaman kaybetmeden tüm önlemlerin alınması için siyasi partilere, bilim adamlarına, aydınlara ve sivil toplum örgütlerine büyük görevler düşmektedir.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Mahmutlar Haber, En Güncel Haberler, Son Dakika - MahmutlarPost ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!