BİTEN TURİZM SEZONU VE KIŞ AYLARI…-Hasan İlhan

Ülkemize yağmaya başlayan aşırı düzeydeki yağmur ve kötü hava muhalefeti sanıyorum, kış aylarının da kara yüzünü göstermeye başladı…
Yaz aylarındaki insana bıkkınlık veren sıcaklardan sonra toplum olarak bazı önlemlerimizi almayı zaten bilmiyorduk, şimdi de unutuverdik herhalde…
Özellikle büyük şehirlerde valilik kararı ile tatil edilen okullar ve oluşabilecek hasarların asgari düzeye düşürülmesi adına sağlıklı sonuçlar alındığını biliyoruz.
Eski Antalya Valisi olan şimdi ise, Ankara Valisi olan Sn. Alaattin Yüksel’in kötü hava muhalefeti uyarılarını bir iki gün önceden vatandaşlarını uyarıp, okulları tatil etmesi ile takdir kazanmıştı.
Kim bilir bu takdir belki de, Hükümet tarafından da fark edilerek tayinine katkı sağlamış da olabilir…
Ülkemizdeki alt yapı çalışmalarının eksikliği özellikle büyük şehirlerde yaşanan düzensiz yapılaşmadan etkilenmiş bölgelerdeki sel sularının verdiği zarar, açıkça görsel ve yazılı medyada sergilenmektedir.
Televizyon ekranlarının ilk gösterdiği mekân, bodrum kattaki sular içinde kalmış eşyaların ve elinde su kaplarıyla boşaltmaya çalışan kiracı görünüverir…
Arkasından da ‘Belediyemiz, Devletimiz bize yardım elini uzatsın’ klasik laflarını söylerler…
Esasında Haklı…
Bodrum katında yaşamaya, evine ekmek parası kazanmak için çalışan vatandaşın suçu ne ki…
Bina sahibine ait İmar planını, mevcut bina kodunu, İskânını veya oturma ruhsatını veren yerel kamu kuruluşu yetkili Belediye…
Elektriğini, suyunu, varsa alt yapı ile ilgili fosseptik bağlantılarını yapan yine kamu kurum ve kuruluşları…
Üstüne üstlük her şeyi devlet tarafından onaylı kimseye mahalle muhtarım anca yoksul düzeyinde görüp, elbette yoksulluk yardımı listesine eklemekle mükellef olacaktır.
Geçmiş yıllarda su baskını görülen veya sürekli tıkanan drenaj kanallarının nedenlerinin tespiti ve kapasiteyi kaldırmayan kanal borularında yenileme gibi fen işlerini ilgilendiren çalışmaların yapıldığını, yapılması gerektiğini hatırlatmamıza gerek yok sanırım…
Felaketler her zaman görülür, görülecektir de…
Önemli olan da, en azami şekilde can ve mal kaybının önüne geçebilmektir.
Turizm konusunda gün geçmiyor ki değerlendirmelerimizi önce sezon başında, sonra da sezonun bitmesine yakın yapabiliyoruz. Esasında sezon başlamadan önce yapılanlar daha çok ihtimal ve dilekler gibi görünüyor…
Sizin anlayacağınız ne hikmetse eksiklerimizi görmemezlikten geliyoruz.
Sezon sonu ise, Turizm sektörünün gerçeklerini en açık şekilde ifade eden, acı gerçeklerden başkası gerçekleşmiyor…
Sezonun en fazla yedi ayında çalışan ve beş ayında askıya alınarak yapabildiyse birikimlerini geçen yılki borçlarını kapatarak çözen ve yeni kış aylarını borç yapmakla geçiren, çalıştığı dönemde sigortası yattığı takdirde sigortası yetmeyen aylarda ise, ailesini ne şartlarda hastane kapılarına götüreceğini düşünenleri,
Dükkânlarını sezonun iyi geçeceği tahminlerine göre hazırlayarak borç içerisinde yüzünün akıyla çıkmaya çabalayan esnafların yanında birçoğunun kaçarak ya da haciz korkusuyla intihara kalkışanları,
Bu sektörde sezon bitince ‘Allaha çok şükür, çok kazanmadık ama zararda etmedik’ demeyip avuçlarını ovuşturanların gelecek yıllarda daha fazla kimden kesip ya da kısıp daha çok nasıl kazanırım hesaplarını yapanları,
Yıllardır Memur, Emekli, İşçi sınıflarının yani devletten maaşlarını az aldıklarına dair gündemin siyasete alet edilerek hiç eksik olmadığı aşikârken kamu maaşlarının dışında asgari ücretle çalışan özel sektör maaşlarının tartışılması gerektiğini özellikle Turizm işverenlerinden, yöneticilerinden, sorumlularından, siyasilerinden ve bürokratlarından bilmeyeni var mı acaba?
 Bunlar anca, Alanya’nın ücra köşesinde devlete ait büyükçe duran hazine arazisinin yerini daha iyi bilir ve şehrin tepesinden bakarak geleceğin vizyonundan, ufuklarından bahsederek kangrenleşmiş sorunların üstüne yeni ufuklar çizerler…