BIZDEKI KENTLEŞME OLGUSU-Ender Karaca

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Evet, bu satırları Almanya’nın kuzeyinde bulunan ve önemli liman ve tersane kenti olan Kiel’den yazıyorum.
Bu kentte bulunan Christian Albrecht Universitesinde yüksek lisansını tamamlayan ve şu an aynı universitede doktora öğrenimini tamamlama aşamasında olan kızım Deniz Karaca’yı görmek için sık sık geldiğimiz bu kentin genel yapısı hakkında biraz bilgi sahibi olduk.
Geçen yıl da bu kente yine bu zamanlar gelmiştik.
Hatta bu şehrin güzelliği ve düzeni hakkında geçen yıl da yine bu gazetede birkaç makale yazmıştım.
Yazdığım bu makalelerin başında, yaklaşık 150 yıllık binaların tarihi ve doğal dokusunun hiç kaybetmeden aynen muhafaza edildiğini,
Işin ilginç yanı gayet temiz ve bakımlı olan bu binalarda insanların bugün bile rahat bir şekilde yaşadıklarını açıklamıştım.
Ülkemizden buralara gelenler mutlaka görmüşlerdir.
Bu kentleri yönetenler, yaşam biçimindeki temel öğenin öncelikli olarak insan odaklı ve kamu yararını baz almak kaydıyla bu şehri yönettikleri görülmektedir.
Yönetirken bile bu kentlerin tarihi ve doğal güzelliklerini hiçbir zaman bozmamışlardır.
Bizdeki gibi örneğin; Antalya ili sınırları içinde kalan o güzelim deniz kıyılarını katlederek yerine oteller, siteler ve rezidanslar kurmamışlardır.
Daha doğrusu kıyıları, ormanları talan ederek kentleşmemişlerdir.
Bir kentin tarihsel süreç içinde kurulması ve gelişmesi  o toplumun ekonomik ve toplumsal düzeydeki gelişmesine,
Bu gelişme ise o toplumun ekonomik yönden güçlü olmasına,
Başka bir deyişle mal ve hizmet üretmesine bağlıdır.
Işte Almanya’yı buna örnek olarak gösterebiliriz.
Bugün Almanya dünyada en fazla mal ve hizmet ihraç eden ülkelerden biri konumundadır.
Anımsadığım kadarıyla bir yıllık mal ve hizmet ihracı yaklaşık 1 trilyon 700 milyar dolar civarındadır.
Ülkemizin ise bir yıllık mal ve hizmet ihracı yaklaşık 135 milyar dolardır.
Bu örneği neden dile getirdim?
Çünkü Alman işadamı elindeki parayı üretken yatırımlara doğru yönlendiriyor.
Bizdeki işadamı ise elindeki parayı üretime doğru yönlendirmek yerine örneğin; ya gökdelene ya rezidansa ya da devasa otellerin yapımına harcıyor.
Bu durum  “parayı veren düdügü çalar“ örneği o kenti çarpık bir yapılaşmaya doğru götürür.
Örnek olarak Mahmutlar’ı gösterebiliriz.
Bir yanda 13 katlı devasa rezidanslar hemen yanında bakımsız ve kendi haline bırakılmış ve iç içe geçmiş 4-5 katlı binalar.
Tam bir arabesk imar planına göre düzenlenmiş bir kentleşme olgusu.
Kiel körfezi kıyılarında dolaşıyoruz. Burası da turistik bir yöre olarak da görülebilir. Ama kentin dışındaki ve içindeki herhangi bir yerinde hiçbir zaman devasa oteller ve rezidanslar kurulmamiştir.
Çünkü kentleşme bilincinin ne olduğu konusu buralara yüzyıllar önce yerleşmiştir.
Insan buralardakı şehirleşmeyi görünce üzülmeden edemiyor.
Rant koşullarının egemen olduğu ülkemizde kentleşme adı altında kıyılar ve  yeşil alanlar talan edilerek imara açılıp, bunların yerine oteller ve AVM (Alişveriş-Merkezleri), gökdelenler ve rezidanslar yapılıyor.
Kentleşme bu değildir.
Özellikle yerel yöneticilerin buraları görüp hiç olmazsa buralardaki kentleşmenin nasıl olduğunu görmeleri ve örnek almaları en büyük dileğimizdir.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

1 Yorum

  1. 7 Ağustos 2010, 22:44

    Yazınızı çok beğendim maalesef ki ülkemiz için çok üzülüyoruz. Saygılar.

    Cevapla
Giriş Yap

Mahmutlar Haber, En Güncel Haberler, Son Dakika - MahmutlarPost ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!