DUYARLILIK

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Aslında en büyük sorun insanlar kendi yaşadıklarını toplumun yaşamıyla özdeş görünce başlıyor.

Mezarlıklara gittiğimizde sokakta hiç canlı yokmuş, sokağa bakınca hiç kimse ölmemiş gibi hissederiz.

Stadyumda iken herkesin mutlaka bir takım tuttuğunu düşünürüz.

Denize girenler için herkes iyi yüzücüdür, koşanlar için engelli yoktur.

İnsanlar kendi yaşadıkları hayatla özetler toplumun sosyoekonomik durumunu.

Empati dediğimiz şeyin herkeste olması gerektiğinin altını çizerek belirtmek istiyorum; bizler toplumun asıl bileşenleri olarak sadece bencillikten besleniyor ve “Ben,biz” merkezli düşünüyoruz.

Keskinlestirilen siyasi çizgiler bir anlamda gözlerimize perde çekmiş durumda.

Bir olay karşısında o olayın topluma pozitif ya da negatif etkilerini değil kimin yaptığına, bize ne gibi yararı olacağına bakıyoruz.

Hırsızlık mı var, yolsuzluk mu var, usulsüzlük mü var?

Önce bunları yapanla aynı görüşte olup olmadıģımıza bakıyor ona göre tepki veriyoruz.

Türkiye’nin mevcut kültürel yapısına yönelik siyaset yapmak o kadar kolay ki.

Ekseri çoğunluğu bulduğun an düşmanlaştır ve yoluna devam et.

Ülken ya da şehrin ya da kasaban ve ya köyün hangi noktadan nereye gelmiş veya gelmemiş kimse sorgulamaz.

Liyakat denilen başarı anahtarına bile gerek yoktur artık.

Cehaletin maymuncuğu tüm kapıları açar.

Ülkemizde özellikle son yıllarda yaşanan pahalılığın ve sefaletin asıl sorumlusu liyakattan uzak kişilerle oluşan kamu yönetimidir.

Adam kendi şirketine birisini alacağı zaman kılı kırk yarar ama konu devlet dairesi olunca partilisi ve ya yandaşı olması yeterlidir.

Paramız değer kaybettikçe liyakatın ne kadar önemli olduğunu bir kez daha anlıyoruz.

Pehlivandan bankacı, hayvanattan sorumlu elemandan bilim adamı yaratmanın sarsıntıları bunlar.

Aldığı dış borçla kuş uçmaz kervan geçmez Ahlat’s saray yapan, kamunun yüzlerce yılda milletin dişinden tırnağından artırarak verdiği vergilerle Somali’nin dış borcunu ödeyen, kendi insanı fakru zaruret içindeyken 9 milyon Suriyeliyi besleyen bir yönetim anlayışının acı faturalarını ödemeye başladık.

Bir taraftan ‘dış güçler’ diye tarifi yapılan ama kim olduğu asla itiraf edilmeyen bir söylemle milli duruş sağlanmaya çalışılırken diğer taraftan dolar bazında garantili ihalelerin hiç hız kesmiyor olması ne kadar trajikomik değil mi?

Sen din iman vatan millet ve devlet soslu yufkayı sarıp sarıp yerken, diğerleri deveyi hamuduyla yutar, garip değil mi?

Evinin penceresinden caddeye baktığında her metrekare araç dolu, marketler, restoranlar tıklım tıklım, herkesin elinde binlerce liralık telefon var tespitinden refah düzeyi çıkarmak ne kadar komik değil mi?

Dış güçlerin kim olduğu artık itiraf edilmelidir.

Reno mu yakacağız, portakal mı bıçaklayacağız,  Baltacı Mehmet’le mi hava atacağız?

Açıklayın bilelim.

Vatandaş olarak önlem alalım çünkü insanlarımız mutsuz ve yarınından umutsuz.

Ölüm ölüm de çok hırlamaya gerek yok.

Çıkıp gereğini yapalım.

Mesela bu dış güçler parası karşısında paramız pul olan ABD ‘mi, AB ülkeleri mi, Azerbaycan mı ki Manat bile TL’yi üçe dörde katladı.

Ya da soydaşlarımıza bir dönem zulmeden Bulgarlar mi?

Adamlar her hafta inadına Edirne’ye akın ediyorlar.

Bundan 25 sene önce “alıyor duj veriyor 100 dollar” derken bugün 100 dolar verip duşakabini bile alan Kuzey komşularımız mı?

Kim bu dış güçler?

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Mahmutlar Haber, En Güncel Haberler, Son Dakika - MahmutlarPost ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!