Mahmutlar’da kin, nefret ve zulüm devam ediyor. İşçi üzerindeki baskı, eziyet, esnaf üzerindeki inanılmaz saldırı, her gün daha fazla artıyor. Sindirme ve yok etme, yani faşizm ekmeğini alma ve yorum yapma sus, eğilimi de komünizimi anımsatmıyor mu?
Belde halkı Belediye’den çıkarılan müteahhit işçilerini ve keyiflerine göre oradan, oraya sürülen kadrolu işçileri konuşuyor. Vatandaş, “Nerden verdik, bunlara şu oyu” derken, muhataplar, hayatları boyunca bir daha göremeyecekleri sırça köşkte, umursamaz tavırlarını sürdürmeye devam ediyorlar.
Halk Adamı maskesi ile halkı kandırıp, sırça köşke çıkınca, kendilerini oraya taşıyanları, tanımayan bir grubun öyküsünü okuyor Mahmutlar.
“Faşizm ve komünizm dünyada bitti” diyenleri, yaşadığım beldeye davet ediyorum. Zavallı, savun-masız ekmeğe muhtaç işçileri her gün ezmek, komünizm ve faşizm değil de nedir?
Daha 10 ay önce, “Parti rozetimi çıkardım, ben artık bana oy verenlerinde, vermeyenlerinde Belediye Başkanıyım” dememiş miydi, Sayın Başkan?
Böyle mi olur, her kesimin Belediye Başkanı? Kendisine oy vermediğine inandığı kişilere zulüm çektirmenin, eziyet etmenin başka bir adı var mıdır? Bir gün gelir, kervan döner, o dönemde de gelen şahıs diğerlerine mi zulüm ve eziyet etmelidir?
O zaman CHP’nin içtenlikle savunduğu özgürlük ve demokrasi sözü havada kalmaz mı? Çocukluğum da partimin bir sloganını beynime yazmıştım. “Ne ezen, ne ezilen, insanca halkça bir düzen” bu söylem havada mı kaldı şimdi? Ama muhatap olanlar CHP’li değil ki zaten, ne bu sözü bilirler, nede bu söze kıymet verirler.
İbrahim Sayar, Mustafa Şimşek, Mustafa Gezen ve CHP’li olmaya başladığına inandığım Av. Murat Can sizlere bu sözüm “Artık kabuğunuzdan çıkın” bu zulme, bu işkenceye son verilmesi için dudaklarınızı kıpırdatın. Ne ezilin, ne ezdirin. Partinizin de savunduğu gibi insanca, halkça bir düzen için mücadele verin.
“Sel gider, kum kalır” atasözü size neyi hatırlatır, bilmiyorum ama 4 yıl sonra hezimet sonrası, size çok kişi anımsatır bu sözleri…
Evet, CHP’nin doğru, dürüst ve ilkeli 4 meclis üyesine soruyorum, bu kadar baskı, bu kadar zulüm yetmez mi sizce? 14 yıldır Belediye’de kadrolu, işçi çavuşluğu, şoförlük ve buna benzer işlerde çalışan işçileri, çöp ara-basının ardına veya çevre temizliğine gönderirken, daha yeni Belediye’de müteahhitlik işçiliği için işe başlayan görevleri temizlik yapmak olan kişiler bir eli balda, bir eli yağda, keko yaparken, bu tezat işleyişi nasıl yorumluyorsunuz acaba?
Bir Belediye Meclis üyesi üzerine vazife olmayan her türlü baskıyı, zulmü gösterirken, sizlerin seyirci kalmasını tüm Mahmutlar anlamış değil.
Sessiz kalmak sizleri haklı kılmaz, bilhassa sessiz kalırsanız, sizlerde o zulme ve işkenceye ortak olursunuz. Eğer karşı çıkarsanız, isyanınızı belirtebilirseniz, o zaman gönüllerde yer alırsınız, tabi o gücü kendinizde görebilirseniz.
Mahmutlar’da Ali Çelik ve ekibine her partiden oylar verildi. Bu bir demokratik yarıştır. Kazanana “Hayırlı olsun” denir, geçmişe sünger çekilir. 10 ay olmasına rağmen, hala baskı ve tehdit sürmesi düşündürücüdür, hazımsızlıktır. Oysa Belediye Başkanı beldemizin gelişmesi için ortak hareket etse, yeni kazanımlar için diyalog halinde olsa, barışçı sevigen toplumu uzlaştırıcı davranış sergilese, belki bir daha ki seçimlerde oy vermeyenlerin, oyunu alarak yine Belediye Başkanı seçilebilir.
Ama şu anda onu düşünen kim, “Ezeyim de, varlığımdan haberdar olsun” mantığı hâkim yönetenlerde.
Oysa 5 yıllar çok çabuk gelir, geçer.
O gün geldiği zaman, “Geride ne bıraktım” diye sorar, kendi kendine. “İşkence, zulüm ve boş bir 5 yılı görünce eyvah” denir, ama iş işten çoktan geçmiş olur.
İşte tam burada genç yöneticilere hatırlatmak istiyorum, yarın “Eyvah” dememeniz için olaylara “Fransız” kalmayın. Ezmeyin, ezdirmeyin, haksızlığa “dur” deyin. Yoksa sizde bundan öncekiler gibi sıradan insanlar olursunuz.
İnşallah mesajı iyi almışsınızdır…
