İSLAMDA BİLİM VE DİN OLGUSU-Ender Karaca

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Toplumların bilime verdikleri öneme bağlı olarak gelişmeleri ya da yerinde saymaları arasında bir ilişkini olduğunu yadsınamaz.
Bir toplum bilime ne kadar önem verirse daha doğrusu bu konu hakkında yapıcı ve yaratıcı olursa o toplu gelişerek kalkınır.
Konumuzu kapsayan Müslüman ülkeler bilim ve teknolojide bin yıldan bu yana neden geri kalmışlardır? işte biz burada bu konu üzerinde durmaya çalışacağız.
Bilindiği üzere Araplar zamanında İslam dinini dünyaya yaymak için bilime gereksinim duymuşlardır.
Bilimi de iki komşusunda buldular. Bunlardan biri Bizans öteki İran’ dı. Bu kez Araplar eski Yunan eserlerini Arapçaya çevirdiler ve akılcılık bu topluma egemen oldu.
Bu akımın bilginleri eski Yunan bilim ve felsefesini kavradılar ve yeni katkılar yaparak geliştirdiler. Akılcı mutezile akımının ( 1 ) İş başına gelmesinden rahatsız olan ve imanı akıldan üstün tutan ve Halife Mütevekkil döneminde iktidara gelen sünni inanç mensupları mutezile mensuplarını yok ettiler.
Bu kez mutezile mensuplarının akılcı görüşleri yerine dogmacı egemenler görüşler (2) yer aldı ve Müslümanlık ta ki gerileme dönemi bu şekilde başladı
İşte Arap İmparatorluğunu izleyen Osmanlı devleti de böyle dogmalaşmış bilimi ve dondurulmuş bir felsefeyi devir aldı ve bunlara hiç bir katkıda bulunmadı. Akılcılıktan yoksul olan bilgiyi tekrarlamakla yetinen ve adına da nakilcilik denen öğretide Osmanlılara egemen oldu.
Bu arada Osmanlı Medresesi de akla değil nakle dayanarak Araplara’dan aldığı bilim üzerinde hiç durmadıkları gibi dünyada yaşanan bilim ve teknolojinin neden ve nasıl geliştiğini de anlayamadılar. Daha doğrusu Osmanlı devleti bilimden hep uzak kaldı
Örneğin; 19. yüz yılda İstanbul (Tophane) de döküm sırasında namluların çatlamaması için dualar okunurdu
Oysa Almanya namlulara yiv yaparken enerjinin bu konuyla ilgili yasasını bulmuştu
Gelelim Hıristiyan bilim adamların durumuna; Bunlar bilimi bin yıl önce Araplardan almıştı. Aynen mutezile akımının öncüsü Halife Memun zamanında Arapların yaptığı gibi Hıristiyanlarda bu kez Arapça olan bu eserleri Latinceye çevirerek kendilerini bilimser olarak geliştirdiler.
Rönesans ve reform hareketlerinden sonra aydınlanmayla birlikte sanayi devrimini de gerçekleştirdiler ve bilimde hızla ilerlediler.
21. yüzyıldaki İslam âleminin bilime bakış acısını ele alırsak; Bunlar bilime öyle yabancılaşmışlardı ki, İslam biliminin zamanında yaşadığı altın çağın hangi koşullarda son buluğunu dahi araştırmamışlardı.
Bu altın çağı izleyen bin yıldan bu yana İslam dünyasında bilime tek bir katkının yapılmadığı gibi çağdaş düzeyde tek bir ekolünde oluşmadığı görülmüştür.
Toplumların bilime karşı davranışları, bu toplumların egemen güçlerinin stratejik kararlarının bir sonucudur. Toplum bu kararların sonuçlarına katlanmak zorundadır. Bu katlanış daha yüzlerce yıl sürebilir.     
( 1 ) Mutezile; Kaderi yadsıyıp ” kul, ettiklerini yaratıcısıdır ” diyen ve Allah’ın sıfatları konusunda sünnet ehlinden ayrılan bir Müslüman felsefesidir.
( 2 ) Dogmatik; Her türlü inceleme ve eleştirmenin üstünde tutulan, gözü kapalı inanılan bir düşünce felsefesidir.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Mahmutlar Haber, En Güncel Haberler, Son Dakika - MahmutlarPost ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!