PEYGAMBERİMİZİ (S.A.V) TANIMAK

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

 Geçtiğimiz günlerde ülkemizin dört bir köşesinde ve beldemizde Kutlu Doğum coşkusu vardı. Bu haftanın amacı sadece peygamberimizi anmak değildir. Onu tanımaktır. Türk milleti olarak Hz. Peygambere olan sevgimiz tartışılamayacak kadar büyük bir sevgidir. Ama sevmek yetmiyor, mühim olan bu sevgiyi tanımaya dönüştürmek, bu tanımayı anlamaya dönüştürmek ve bu anlamayı yaşamaya dönüştürmek gerekiyor. Peygamberi sevme konusunda bir eksiğimiz yok; fakat tanıma, anlama, yaşama konusunda eksiğimiz var. Bunu şuradan biliyorum. Bir kutlu doğum haftasında konferans veren hocamız salondaki dinleyicilere “Hanginizin evinde peygamberimizin hayatını anlatan küçük veya büyük bir eser var?” diye sormuş. Salonun büyük çoğunluğu el kaldırmıştı. Fakat kimler bu kitapları okudu deyince salonda havaya kalkan ellerin sayısı iyice azalmıştı.
  Peygamberimizi tanımak ve anlamak için öncelikle okumalıyız. Okumuyoruz. Okumadığımız için tanımıyoruz peygamberimizi. Tanımadığımız için anlayamıyoruz. Ve onun ahlakını hayatımıza geçiremiyoruz. İşte size Peygamberimiz Hz. Muhammedi (s.a.v) tanıtacak bir demet tablo.
  Peygamberimiz (s.a.v) ashabının yiyemediğini yemez, giyemediğini giymezdi.  Bir gün Peygamberimiz’e (s.a.v)bir sepet hurma getirip: Buyur ya Resulallah turfanda hurma, dediler. Peygamberimiz, “Hurmalar oldu mu ki?” diye sordu. Hayır, olmadı; ama bizim bahçemiz sıcak bir dere içinde bu yüzden ilk hurma bizde erişir. Kimse yemeden size getirdik ki ilk önce siz yiyesiniz turfanda hurmayı. Peygamberimiz uzakta oynayan çocukları gösterdi, “Götürün bu turfanda hurmaları şu oynayan çocuklar yesinler. Ben komşularımın yemediğini yemem. Ne zaman komşularımız da hurma yemeye başlarsa işte o zaman ben de gönül rahatlığı içinde hurma yiyebilirim.” buyurdu.
 Peygamberimiz(s.a.v)  misafirlerine bizzat kendisi hizmet eder, ikramda bulunurdu. Bir gün çölden biri gelip, “Kim bu insanların büyüğü?” diye sordu. O sırada misafirlerine kâselerle süt dağıtma hizmetinde bulunan Efendimiz adama, “Bu insanların büyüğü bunlara hizmet edendir!” buyurdu. Bu sözüyle hem büyüklerin insanlara hizmet edeceğini ifade etmiş, hem de aradığı kimsenin kendisi olduğuna işarette bulunmuştu.
  Bir yolculuk dönüşünde herkes hurmalıkta istirahate çekilmiş dinlenirken bazıları onlara yemek hazırlamak üzere harekete geçmişlerdi. Biri “Ben yemek yapayım.” biri “Ben su getireyim.”derken biri de “Ben de ateş yakayım.” deyince Efendimiz de, “Öyle ise ben de odun toplayayım.” buyurdu. Biz bütün işleri yaparız ya Rasülallah  siz istirahetinize bakın deyince de verdiği karşılık şöyle oldu: Bilirim ki sizler bu hizmetleri yaparsınız, ama başkaları hizmet ederken ben seyirci kalmaktan üzülürüm. Sözünü şöyle bağladı: “Ben hizmet edilen değil, hizmet eden olmayı severim!” Bundan sonra kalkıp odun toplayarak bizzat hizmete katıldı…
Zamanın Bizans kralı  Herakliyus’un huzurunda Mekke müşriklerinin reisi Ebu Süfyan. Herakliyus, Ebu Süfyan’a soruyor. Neler oluyor Mekkede bize anlat. Ebu Süfyan her şeyi bütün çıplaklığıyla anlattıktan sonra Herakliyus’un tekrar sorduğu bir soru olmuştur.
– Bu adı Muhammed olan, peygamber olduğunu iddia eden 40 yaşına gelinceye kadar hayatında hiç yalan söyledi mi? diyor. Ebu Süfyan: Hiç tereddüt etmeden:
– Hiç yalan söylediğine şahit olmadım.
Öyleyse hayatın basit bir meselesinde hiç yalan söylemeyen bir insan, bu büyük meselede yalan söylemez. Bu sözü işiten etrafındaki keşişler, kral Müslüman oldu diye endişeye kapılıp gürültüler çıkarmaya başladılar. O da akibetinden korkarak sözünü geri almaya kalkışıyor.  Bütün düşmanları   kutlu peygamberin hayatında hiç yalan konuşmadığına dair şahitlikte  bulunmuşlardır, bütün düşmanları.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Mahmutlar Haber, En Güncel Haberler, Son Dakika - MahmutlarPost ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!