SAYGI VE SEVGİ DEĞER MAHMUTLARLILAR BÖLGEMİN VE GÜZEL YURDUMUN BÜTÜN İNSANLARI -Rıfat Kıymaz

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Yazımı başlığına özellikle ‘’Mahmutlar lılar’’ dedim, zira bu beldede yaşıyorum ve bana ayrılan bu sütunda yazdığım yazılarda sizlere karşı sorumluluğum her daim ön planda. Her hafta yaşadığım çevreme neler anlatabilirim, suya sabuna fazla dokunmadan, kimseyi incitmeden, konuları nasıl aktarabilirim çabası içindeyim, umarım biraz olsun başarıyorumdur. Antalya ‘ya ilk 1967’de geldim. Side’de üniversitenin kazıları vardı. 68’dede Aksu Perge’de Arkeolojik kazılar devam etti. Kazıların dışında, içinde, su, ekmek ve zeytin olan, brandadan diktirdiğim sırt çantamı kaptığım gibi dere, tepe demeden yöreyi dolaşıp, tanımaya çalışdım. İki arabanın zor sığdığı Antalya-Adana, Mersin sahil yoluna sahile ve dağlara uzanan daha dar toprak yollar, ulaşımı sağlıyordu, bu yolların adı’’motor yolu’’ idi. Büyük merkezden küçük merkezlere otobüsle gelinir, ara ulaşıma motorsikletler ile devam edilirdi. Kırsal kesim konutları yığma taş ve manarlar idi. Side’de pansiyonculuğun ve naylon tünelde domates ekiminin ilk yıllarıydı. Sebze ve meyvalarda yöresel bitkiler  ağırlıktaydı, çökelek, yoğurt baş köşedeydi . 1980’lerde doğunun başladığı bir yörede, bir kasabanın kırsal ve dağ yerleşimlerinde gördüğümde aynıydı. 1950’liliyıllarım orta Anadolusu da öyle. Gördüğümde en önemli sonuçlarından biride medeniyetin doğuya  daha yavaş, ilerlediğiydi. Ankara’nın doğusu Ankara’nın batısı diye ikiye ayırmışlardı, yazarlar çizerler, politikacılar. Sadece ana hatları ile yazdım o günleri. O yörenin insanı o günleri daha iyi bilir. Bunları yazmamın tek nedeni o günlerden bu günlere gelirken yaşanan zorlukları hatırlatarak, git gide tırmanışa geçen ekonomik refahın, bir gün gelip inişe geçeceğinin kaçınılmaz olduğunu, tedbirler alınması felaket ve acıların içinde kalacağımızı göstermek istedim. Günümüzde zaman, zaman yaşıyoruz. Görsel ve yazılı basından yurdumuzda  dünyada bunları izliyoruz
Şimdi yazacağım iki öykü Yahudilerin bu konudaki düşünceleri  ve bunun dünyada bulundukları ülkelerde uygulanmasından nasıl bir temel olduğunun açık bir görüntüsüdür
1.ÖYKÜ ;
İstanbul, Galata köprüsü. Her gün Halden aldıkları bir, iki sandık limonu tek, tek satan iki seyyar satıcı varmış. Biri Türk, biri Yahudi. Bir gün rekabet başlamış. Aldıkları limonu alış fiyatına kadar düşürmüşler. Türk satıcı birkaç gün dayanmış iflas etmiş, bakmış Yahudi hala dayanıyor, satışa devam ediyor dayanamamış gitmiş Yahudi nin yanına sormuş ‘’ ben iflas ettim gidiyorum ve söz bir daha yanına gelip satış yapmıyacağım, ama bir dileğim var nedir senin ayakta kalışının nedeni? ‘’ Yahudi ‘’çok basit, dikkat etseydin görürdün, sen ısınmak için sandıkları yakarken, ben onları geri götürüp sattım, zorda olsa dayandım’’
2.ÖYKÜ ;
Ülkenin birinde ekonominin en yüksek olduğu yıllar. Herkes bol para kazanıyor. Evler, yalılar, hanlar, hamamlar, arabalar, yeme, içme.  Bir alan, bir daha alıyor. Her şeyi durmadan yeniliyor. Yahudinin çocukları da bunları görünce babalarını sıkıştırıyorlar ama her seferinde babaları ‘’ daha zamanı var, hele bir sabredin bir gelecek onların sahip olduğu her şey bizim olacak ‘’ Ve ekonomi inişe geçiyor. 500’e alınan 50’ye , 50’liye alına 5’e düşüyor. Ve baba biriken çuvallar dolusu parayla her şeyi satın alıp ülkenin (1)  numaralısı oluyor…! YÖREMİN VE YURDUMUN ARİF İNSANLARINA SAYGI VE SEVGİLERİMLE….
‘’BİZİM ÖYKÜLERİMİZ ONLARINKİNDEN ÇOK DAHA İYİ DERSLER İLE DOLU, BİRDE UYGULAYA BİLSEK….’’

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Mahmutlar Haber, En Güncel Haberler, Son Dakika - MahmutlarPost ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!