SİYASAL ANLAMDA LAİKLEŞME

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Bundan tam 84 yıl önce 10 Nisan 1928 tarihinde 1924 Anayasasının “Türkiye Devletinin dini İslam dır, resmi dili Türkçedir, başkenti Ankara şehridir” şeklinde olan 2. Maddesi yapılan değişiklikle “Türkiye Devletinin resmi dili Türkçedir, başkenti Ankara şehridir” haline getirilmişti.
Bu değişikliğin bir uzantısı olarak 16. Madde de milletvekillerinin, 38. Maddesi de Cumhurbaşkanının ant sırasında söylediği “ vallahi” sözcüğü de “namusum üzerine söz veririm” şeklinde değiştirilmişti.
Yine 16. Madde de TBMM’nin görevleri arasında sayılan “Ahkam-ı Şeriye’nin (Şeri hükümleri) tenfizi(yürütülmesi)” bölümü de Anayasadan çıkarılmıştı.
Yapılan bu değişiklikler Türkiye’nin siyasal anlamda laikleşmesini de sağlıyordu.
Çünkü ulusal egemenliğin gerçekleşmesini sağlayan en ileri devlet biçiminin laik ve demokratik cumhuriyet olduğunu bu bakımdan laik devlet ilkesine aykırı bölümlerin de anayasadan çıkarılmasının gerekli olduğuna karar verilmişti.
Açıklanan bu gerekçeye göre, din-devlet ayrılığı, dinsizliğin desteklenmesi değil, dinin yöneticiler elinde araç olmaktan kurtarılmasıydı.
Böylece laiklik Cumhuriyet Türkiye sinin siyasal programının temel unsurlarından birini oluşturmuştu.
Siyasal anlamda laiklik politikasının toplum üzerinde yerleşmesinin başlangıcı olan bu politikanın ana amacı, bir yönden din işleri ile toplum düzeninin kesin olarak birbirinden ayrılması, öte yandan da dinsel inançlara baskı yapmadan, dinin kişilerin iç dünyalarından dışarı taşmayan inançların bir bütünü olarak görülmesiydi.
Bu amaçla din hizmetleri tümden devlet hizmetlerinden ayrılmamış ve bu hizmetler gene devlete bağlı olan Diyanet İşleri Başkanlığına verilmişti.
Bu yöntem laikleştirmeyi kolaylaştırmış ve dinin amacı dışında kullanılmasını da bir yönde önlemiştir.
Ancak çok partili döneme geçildikten sonra laiklik ilkesinden ödün verilmeye başlanmıştır.
Esasında laiklik demokrasinin temel kuralıdır. Laiklik olmadan demokrasi olamaz.
Bu kurala önem vermeyen siyasetçiler “kutsal dinimizi” sırf kendi politik çıkarları doğrultusunda kullanarak politik yaşamlarına 62 yıldan bu yana devam ettikleri görülmektedir.
Yazar İhsan Akay’ın Atatürkçülüğün İlkeleri adlı bir kitabında “Türkiye doğuya doğru yol alan bir gemidir. İçinde batıya doğru koşuşan bazı insanlar vardır.” Şeklindeki bir benzetişin üzerinde yaptığı değerlendirmede; gemiyi sayıca kalabalık yolcular değil, kaptan ile bir avuç yardımcısı yürütür. Toplum gemisi gericilerin eline geçmedikçe, batıya doğru, laik düşünceye doğru ama çabuk ama yavaş, ilerlemeden umut kesilmez.
Bu görüş doğrultusunda toplum olarak bizde, laik düzeni elbirliği ile koruyalım ve yaşatalım.
Çünkü 1990 yılında bir suikast sonucu kaybettiğimiz bilim adamı Muammer Aksoy’ un bir ifadesinde” laik düzen gittiği takdirde bir daha geri gelmez” görüşü üzerinde önemle durulması gerekir kanısındayız.
Kaynakça: 1 – Prof. Dr. Şeref Gözübüyük Anayasa Hukuku S Yayınları 1986
2- Dr. Muzaffer Sencer Din ve Toplum Cumhuriyet Dönemi Türkiye Ansiklopedisi 1983
3- İhsan Akay Atatürkçülüğün İlkeleri Varlık Yayınları 1964

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Mahmutlar Haber, En Güncel Haberler, Son Dakika - MahmutlarPost ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!