HADİ GEL KÖYÜMÜZE GERİ DÖNELİM

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Teknikte bir kural vardır, bir mekanizmada ilk söktüğün parçayı en son takarsın. Bu mekaniğin kuralıdır.

Aslında sadece mekaniğin değil, deneme yanılma yöntemiyle başlayıp yanıldığımızı anladığımız her şeyde geçerlidir.

Türkiye maalesef deneme yanılma yöntemiyle içinden çıkamadığımız ve tüm mekanizmaların bozulduğu bir noktaya geldi.

Cumhuriyet kurulurken oluşturulan kurumların hemen hepsi o konuda başarı sağlamış ülkelerin uygulamalarından ve çok geniş araştırmalardan sonra hayata geçirilmiştir.

Bugün ise rol model aldığımız herhangi bir başarı öyküsü olan, dünyada doğruluğunu ispatlamış bir uygulamamız yok.

Sorarım size; dünyada kendi fabrikalarını kapatıp başka ülkelerin üretimiyle gelişen bir ülke var mı? İşte tüm sıkıntı dert bu tespitle başlıyor.

Ülkemizde ki krizin üzeri ne kadar örtülürse örtülsün tarihimizin en derin ve en büyük krizidir. En büyük dezavantajımız ise ağır aksak bile olsa işleyen mekanizmanın bozulması ve yerine yeni bir sistemin getirilmemesidir.

Bugünlerde siyasilerin dilinde pelesenk olan “Eski Türkiye” modelinde tarımsal ihracatla, sanayi ithalatımızı iyi kötü karşılıyorduk.

Bugün ise sanayi ihracatımız tarımsal ithalata yetmemektedir.

Bu “Yeni Türkiye modeli” tutmamış ve işin kötüsü bu model ülkeyi uçurumun kıyısına getirmiştir.

İçeride siyasi birliği sağlamak için atılan ‘milliyetçi’ sloganlar olmayan savaş ‘bugün olacak, yarın olacak, bir gece ansızın olacak’ ötelemelerinde beklemektedir.

Kaldı ki dünyanın en büyük ordularından birine sahip olan ülkemizin on binler sınırında ve altyapısı olmayan bir grup karşısında seferberlik havasında yaşaması en azından bizi küçümsemektir.

Çok iyi hatırladığım Kıbrıs savaşında bile bu hava yoktu, ordumuz tüm imkânsızlıklara rağmen hakkımız olanı basıp aldı ve iş bitti.

Çok sevdiğim bir atasözünü hatırlatmak istiyorum

“Eskisi olmayanın yenisi olmaz”

O zaman eskiyi yeniden tesis ederek yani bozulanları tamir ederek yol almak zorundayız.

Bir dost ortamında “Hep eleştiriyorsun sen olsan ne yapardın? diye sordular.

Ben olsam; Tütün üreticisi çiftçiyi bitiren tütün kanununu yeniden revize eder, kapatılan sigara fabrikalarından en az 10 tanesini yeniden açar milli birkaç marka yaratırdım.

Kendi çiftçimin üretmesini teşvik ederdim.

Sigara fabrikalarımız zarar etmiyordu ama ben zarar dahi etse yapardım bunu.

Ben olsam; zincir marketlerin sayısına kota koyar tekelleşmeyi önler küçük esnafı, bakkalı, kasabı ayakta tutardım.

Ben olsam; Seka’nın kapatılan kağıt fabrikalarını yeniden açar dışa bağımlılığı sona erdirirdim. Satılan ve muhtemel ki 5 yıllık süre sonunda kapatılacak olan şeker fabrikalarını devletleştirir pancar ekimini teşvik ederdim.

Ben olsam ilerisi için ülkenin altına dinamit döşemek olan yabancıya toprak satışını yasaklar, konut satışına kota koyardım.

Ben olsam Suriyeli mültecileri ülkenin içinden toplar Suriye içinde ki mülteci kamplarında beslerdim.

Ben olsam; Bütünşehir uygulamasına derhal son verip ‘köy tüzel kişiliğini’ yeniden tesis ederdim.

Tarım sigortasını yeniden düzenler çiftçinin sigorta ücretini devlete ödetirdim.

Kentten köye göçü teşvik ederdim, çiftçinin kullandığı mazottan vergi almazdım.

Başta İstanbul olmak üzere büyük kentlere göçü önlemek adına Anadolu’ya yatırımda sıfır vergi ve vergisiz enerji sağlardım.

Eğitimde kaliteyi artırır, torpili kaldırarak liyakatı getirirdim.

Zaten ben bile olsam ülkeyi bu hale getiremezdim.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Mahmutlar Haber, En Güncel Haberler, Son Dakika - MahmutlarPost ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!